Gerçek girişimcinin tanımını nasıl yaparsınız, en önemli kriter nedir? Yurt dışındaki girişimcilerle kıyaslama yapıldığında ne gibi farklılıklar veya benzerlikler var? Peki, girişimcilerin yöneldikleri alanlar dikkate alındığında sizce başarının ve hatanın temelini neler oluşturuyor?
R. Müge Hüseyinoğlu: Gerçek girişimciler, belirlediği hedefe ulaşmak için karşısına çıkan engellere karşı dayanıklılığı yüksek, yılmadan çalışan, kararlı, risk almak konusunda cesaretli kişilerdir. Gerçek girişimcinin aynı zamanda sabırlı olması ve emek harcaması gerekmektedir. Ancak stratejinin yanlış olduğunu fark ettiği durumlarda da esnek düşünmeyi bilmeli ve yeni stratejisine odaklanarak çözüm üretebilmelidir. Aksi durumda girişimci olmak zarar verici sonuçlara neden olabilir.
Yurtiçindeki girişimcilerin bazı yönlerden avantajlı bazı yönlerden dezavantajlı olduğunu düşünüyorum. Başarı elde etmek için konfor alanından çıkmak gerekiyor, bizim toplumumuzda bizim dışımızda gelişen bir çok etken yüzünden girişimci amacı uğruna sürekli yenilik yaratmak, aksi durum varsa çözüm üretmek zorunda kalıyor. Bu da aslında yaratıcı fikirlerin gelişmesine olanak sağlıyor.
Yurtdışındaki girişimcinin ise avantajlı olduğu durum iş fikri geliştirmesine teşvik edilmesi ve hayata geçirilmesi için gereken kaynakların sağlanması ve yatırım sonrasında iş çıktılarının oluşturduğu katkıların analiz edilmesi ve katma değer payının artırılması için iyileştirmelerin yapılması olarak özetleyebiliriz.
Şirketlerde şu an dört kuşak bir arada başarıyla çalışabiliyor. Bunun artıları elbette çok ama bu konuda kurumsal verimliliğin sağlanması ve kuşaklar arası etkileşimin artırılması için olmazsa olmazları anlatır mısınız?
R. M. H.: Türkiye’de 4 kuşak çalışan şirket sayısı maalesef çok az, bu konuda çok büyük bir eksiklik var ve ülke ekonomisine ciddi zarar vermektedir. Kuşakların birbirine aktarabileceği çok farklı bakış açıları, deneyimler, fikirler mevcut, önemli olan bu farklılıkları harmanlayıp gün sonunda, hedef doğrultusunda ortak hareket edebilmektir. Aile bireyleri arasında adelet ve liyakata dayalı bir iş bölümünün yapılması oldukça önemlidir. Kuşaklar arası farklılık olabilir ancak şirket kültürünü, iş ahlak ve etik değerlerini tüm kuşakların benimsemesi ve diğer çalışanlara benimsetmesi gerekiyor. Ayrıca şirket yönetiminde farklı bir bakış açısında olan aile dışındaki bir bireyin gözlemlerinin de faydalı olacağını düşünüyorum.
Genç nesilde çalışan sirkülasyonu çok fazla. Sizce nedir bunun alametifarikası, özetler misiniz? Sizin gözlemleriniz ve tanık olduklarınız hangi sonuçları ortaya koyuyor? İyileştirmelerin hangi alanlarda ve nasıl yapılması gerekiyor?
R. M. H.: Genç neslin yeni iş bulma imkanı eski yıllara kıyaslandığında oldukça kolay ve aynı şekilde bırakması da o kadar kolay oluyor. İşe ilk giriş anından itibaren sabırlı davranıp uzun yıllar çalışmak gibi yeni neslin bir hedefi yok, anlık kararlarla farklı bir işe çok kolay adapte olabiliyorlar zaten firmalarda bununla ilgili altyapılarını kişiye bağlı kurmamak sistemlerine yatırım yapmak zorunda olduklarının farkındalar, böylece personel değişikliğinde bazı kayıplara rağmen işler aksamadan devam edebiliyor.
Günümüzde yeni neslin çalıştığı firmayı benimsemesi ve motive olması zorlaşıyor. Ancak kendilerini sadece iş yönünden değil, eğitim, teknolojik donanım ve sosyal beceriler yönünden geliştirebildikleri ve düşüncelerinin önemsendiği ve hayata geçirildiği bir yapı içerisinde daha mutlu çalışabilirler. Bunun da adaletli ve sürdürülebilir olması oldukça önem kazanıyor. Bu konuda çalışanları da dinlemek ve ihtiyaçlarını anlayıp karşılıklı geri bildirimde bulunmak gerekiyor.
Sizce çevresel sürdürülebilirlik ülkemizde doğru anlaşıldı mı? Bu konuda başarıya nasıl ulaşabilir, iyileştirmeleri nasıl yapabiliriz? Yeni nesil bu konuda neler söylüyor, bakış açılarını özetler misiniz?
R. M. H.: Çevresel sürdürülebilirliğin anlaşılması için kamu kurum ve kuruluşların, sivil toplum kuruluşların, sektör öncüsü firmaların hem bireylerin, ortak çalışmalar yürütmesi ve bu farkındalığın yayılması için uzun mesai harcaması gerektiğine inanıyorum.
Çok eski yıllarda böyle bir kavram üzerinde konuşmuyorduk kaynaklarımız azaldıkça daha çok konuşmaya başladık, ancak aksiyonlarımıza baktığımızda ülkemizde oldukça yetersiz ve toplumsal bilincin bile çok uzağındayız.
Aslında bizim sorunumuz sürdürülebilirlikle ilgili, problemlere bakış açımız kısa vadede geçici çözümler üretmekten öteye gidemiyor. Önce bunu değiştirmemiz lazım.
Sonra çevre politikamızı baştan ele almamız gerekiyor. Bu doğrultuda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasına teşvik edilecek yatırımların arttırılması, atık yönetiminin kullanımının arttırılması, su kaynaklarının korunması, iklim değişikliği ile ilgili mücadele edilmesi çalışmaları oldukça önemlidir.
Gençlerin bu konularda daha bilinçli ve eğitimli olduğunu söyleyebiliriz. Sosyal medyayı daha aktif kullandıkları için bilgiye ulaşmak ve proaktif çalışmalar yürütmek için onlara büyük rol düşüyor.
Başarılı dijital dönüşüm ne demek ve buna hazır mıyız? En basit ifadeyle Skype veya Teams ile görüşme yapmak, dijital dönüşüme ayar uydurmak mı demek? Bunları eskiden de yapıyorduk, neler değişti ve farklılaştı?
R. M. H: Dijital dönüşümü iş süreçlerimize dahil edebildiğimiz kadar bu konuda başarılıyız. Skype ve teams sadece iletişim için kullandığımız dijital araçlar olarak tanımlayabiliriz.
Dijital dönüşüm sonsuz bir yolculuk, içinde farklı destinasyon, durak ve insanlar var. Bu döngü hep devam edecek. Hepsi kendi içinde dönüşecek farklılaşacak, sonra tekrar dönüşecek.
Dijital dönüşümün maliyeti azaltmak, müşteri memnuniyeti arttırmak, çalışanların daha verimli ve hızlı çalışması gibi avantajları olduğunu işletmeler anlamış durumdalar, bunu artık yatırımın bir parçası olarak görebiliyorlar ancak bu bilincin işletmedeki tüm personele yayılması ve gerekli becerilerin kazanılması zaman içerisinde olacaktır. Önemli olan bu gelişim için yol haritasının çıkarılması ve faaliyetlerin sürekliliğinin sağlanması yönündedir.
Genç neslin bu konuda daha hevesli olduğunu görmekteyiz daha rahat adapte olabiliyorlar iş süreçlerini dijital ortama taşımakta zorlanmıyorlar.
Dijital çağın tüm olanaklarından yararlanıyor, Metaverse ile yüz yüze geliyoruz, Metaverse artık bizleri daha da yakınlaştırıyor. Gençlerin Metaverse’e karşı yönelişi nedir? Dijital dönüşüm odağında çalışmalar gerçekleştiren bir sanayi firmasında çalışmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?
R. M. H.: Teknolojik gelişmeleri yakından takip etmek, iş süreçlerimize dahil etmek kuşkusuz ki çok gerekli ve kaçınılamaz. Avantajlı yönlerini gündelik ve iş hayatımıza almamız işlerimizi kolaylaştırıyor ve maliyet avantajı sağlıyor. Özellikle aynı anda birkaç yerde bulunabilmek ve gerçekten o duyguyu yaşayabiliyor olmak oldukça heyecan verici ve merak uyandırıyor. Dezavantajlı yönü ise siber saldırıların daha çok artması, bilgi gizliliği ve güvenliği konusunda bir takım açıklar olabilir. Bunların olası risklerini hesaplayıp önlem almak gerekiyor.
Gençler açısından durumu ele alırsak, metaverse yüzünden kendi gerçeğimizden uzaklaşıp sanal bir gerçeğe doğru gidiyorsa işler ona da bir bakmak lazım. Kaynakların azaldığı bir dünyada gençlerin tutkularından faydalanarak gerçekleştiremedikleri konularda sanal tatmini yaşadıkları sürece gerçek tatmine ihtiyaç duymayacak kadar körleşirlerse ne olacak? Bunları kuşkusuz yaşayarak göreceğiz.
Savaşlar, karşıt güç dengeleri, kıtlık-su sorunu veya dünyayı etkileyen pandemi gibi nedenler geleceği nasıl değiştirdi? Siz geleceği nasıl değerlendirirsiniz?
R. M. H.: Pandemi sonucunda yaşanan problemlerden biri de tedarik zincirinin uzun olmasından kaynaklı tedariklerde yaşanan gecikmelerin ticaret hayatını olumsuz yönde etkilemesiydi. Lokalizasyonun önemi ortaya çıktı ve birçok firma bununla ilgili önlemler almaya başladı. Yakın coğrafyada ya da mümkünse lokalde daha önce çalışmadığı firmalarla çalışma fırsatı yarattı, dezavantajlı bir durumu avantaja çevirdi.
Aynı zamanda dijitalleşme ile ilgili çalışmalar hız kazandı. Endüstri 4.0 ile ilgili robotik faaliyetler, yapay zeka, otomasyon sistemleri firmalarımızda daha yaygın hale geldi. Çalışma ortamlarımızda da değişiklikler oldu, home - office çalışmanın mümkün olduğu departmanlar hibrit çalışma sistemini benimsedi.
Avrupa yeşil mutabakat kapsamında enerji kaynaklarının kullanıma yönelik yapmış olduğu çalışmalara yakın zamanda yaşanan Ukrayna-Rusya savaşından sonra alternatif yaratılmasına hız kazandırdı.
Değişen şartlara hızlı adapte olabilen, krizi fırsata çeviren, enerji kaynaklarının dönüşümüne ve dijital dönüşümüne hız veren, sürdürülebilir politikaları benimseyen Ülke ve şirketler gelecekte başarılı olmaya devam edecekler.