Türkiye’nin dünya ekonomisindeki ve çelik sektöründeki yeri gözle görülür bir şekilde büyümesini sürdürürken, bu durumu sektörün önde gelen temsilcileri ile değerlendirmek ve çelik sektörünün tüm önemli oyuncuları ile biraraya gelmek için 18 Kasım 2011 tarihinde, ERDEMİR ana sponsorluğunda, İstanbul Marriott Hotel Asia’da VI. Türk Çelik Piyasası Konferansı yapıldı.
Türkiye Çelik Piyasası’nın 2011 yılı buluşmasında 600’e yakın çelik piyasası oyuncusu biraraya geldi. Katılımcılar, konferansta hem üst düzey yöneticiler ile temasa geçme şansını, hem de önümüzdeki dönemde Türk çelik endüstrisini bekleyen gelişmeler hakkında bilgi sahibi olma şansını elde ettiler.
Türk çelik piyasasının bu büyük buluşması katılımcılara aynı zamanda, çelik piyasalarına yön veren üreticilerin yanı sıra otomotiv, beyaz eşya, inşaat gibi talebi belirleyen sektörlerden temsilcilerin değerlendirme ve beklentilerini öğrenme fırsatı da sundu.
Veysel Yayan: Türkiye 2015 yılında Avrupa’nın en büyük çelik üreticisi olabilir.
6. SteelOrbis Türk Çelik Piyasası Konferansı, SteelOrbis'in bir önceki konferanstan bu yana piyasada görülen gelişmeleri aktardığı bir sunumla açıldı.
Bu genel bakışın ardından, Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği (DÇÜD) Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, dünya genelinde çelik üretimindeki trendlerden bahsettiği sunumunda, Türk çelik üreticilerinin mevcut durumunu değerlendirdi. Konferansa olan yoğun katılımdan memnun olduğunu belirten Dr. Yayan, 2011 yılında dünya çelik üretiminin %5 artmasının beklendiğini söyledi. Ancak, dünya ekonomisinde, özellikle Avrupa'da devam etmekte olan belirsizliğin bu tahminin revize edilme ihtiyacını artırabileceği konusunda da uyarılarda bulundu.
Dr. Yayan, yassı, vasıflı, yapısal ve paslanmaz çeliğe yapılan son yatırımlar sayesinde, 2011 yılında dünyanın en hızlı büyüyen çelik sektörleri arasında birinci sırada yer alan Türkiye'nin dinamik bir ekonomiye sahip olduğunu söyledi. Söz konusu yatırımların, Türk çelik sektörüne daha iyi üretim ve ticaret yapısı sağlayacağını belirten Dr. Yayan yatırımların aynı zamanda Türk çelik sektörünün yerel piyasa ve ihracat piyasasına da daha iyi hizmet sunmasına yardımcı olacağını söyledi. Türkiye'nin toplam nihai çelik üretiminin önceki yıl kaydedilen 26,3 milyon mt ve 2009'da kaydedilen 25,1 milyon mt seviyelerine oranla bu yıl 31,5 milyon mt seviyesine çıkması öngörülüyor. Bunun yanı sıra, ham çelik üretiminin, hem eylül hem de ekim ayında 3 milyon mt'un üzerine çıkmasıyla birlikte, Türkiye şu an dünyanın en fazla çelik üreten ülkeleri arasında yedinci sırada yer alıyor. Dr. Yayan, Türkiye'nin 2015 yılında Almanya'yı yerinden ederek Avrupa'nın en büyük çelik üreticisi konumuna gelebileceğini de söyledi.
Bu yıl, 2010 yılında kaydedilen 23,6 milyon mt seviyesinden 26,5 milyon mt seviyesine yükselmesi beklenen Türkiye'nin nihai çelik tüketimindeki artışı vurgulayan Dr. Yayan, 2012 yılında bu rakamın 30 milyon mt'a ulaşacağının tahmin edildiğini belirtti. Kişi başına düşen nihai çelik tüketimine ilişkin olarak ise bu yıl kişi başına düşen nihai çelik tüketiminin yıllık %12 artışla 375-380 kg seviyesine çıkmasının beklendiğini söyleyen Dr. Yayan, bu rakamın Avrupa Birliği'nde kaydedilen ortalama nihai çelik tüketiminden fazla, dünya ortalamasının ise %70 üzerinde olduğunun altını çizdi.
Veysel Yayan’ın sunumunun ardından, Erdemir Grubu’ndan Şevkinaz Alemdar, Yassı ürünler piyasasının değerlendirilmesine ilişkin bir sunum gerçekleştirdi. İlk oturumun son konuşmacısı Yolbulan Baştuğ Metalurji’den Çetin Kaya idi ve Kaya, uzun ürünler piyasası değerlendirilmesine ilişkin bir sunum yaptı.
Sabah oturumlarından ikincisi son kullanıcıların bakışına ilişkin bir panel şeklinde yapıldı. Panel Mesut Özdöl moderatörlüğünde yapıldı ve aralarında BEYSAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Hasan Danişment’in de bulunduğu çok değerli panelistler sektörlerine ilişkin bilgilerini paylaştılar; Prof. Dr. Ercan TEZER, OSD; Kemal Saraç, ÇEBİD; Yusuf Öksüzömer, MİB; Selçuk Özdil, TUCSA…
Panelde ilk olarak sözü Otomotiv Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ercan Tezer aldı. Tezer, yenilikçiliğin gözardı edilmemesi gereğini vurgulayarak sözlerine başladı. Otomotiv sektörü olarak %70 ithalat karşısında rekabet ettikleri gibi, bu ithalata rağmen üretim üzerinden %70 ihraç eden bir sektör olarak da global pazarda rekabet etmekte olduklarının altını çizdi. Küresel pazarda söz sahibi olduklarını ve yerli otomobil için de çalışmalarının sürdüğünü belirten Tezer, gelecekle ilgili beklentilerin kendi sektörleri adına pozitif olduğunu söyledi. 2012’de fantastik artışlar beklemiyor olsalar da durumun olumluya gittiğini söyledi.
Tezer, Ar-Ge alanındaki faaliyetleri çok önemsediklerini söyledi ve Türkiye’deki 102 Ar-Ge merkezinden 32’sinin kendi paydaşları olduğundan duydukları gururu paylaştı. Tezer “Bu radikal bir değişimin ifadesidir.” dedi.
Sonrasında BEYSAD (Beyaz Eşya Yan Sanayiciler Derneği) Yönetim Kurulu Başkan Vekili Hasan Danişment söz aldı ve keyifli sohbetiyle dinleyicilere Beyaz Eşya Sektörü’ne ilişkin bilgiler verdi.
Hasan Danişment sektörüne ilişkin gelişmelerin oldukça olumlu havada gittiğine vurgu yaparak “2008 krizinin ardından sektör yükselişe geçti. 2010 yılında 18 milyon civarında üretim adeti ile Türkiye, Avrupa’da en çok üretim yapan ülke konumuna geldi. 2011 yılında da Türkiye beyaz eşya sektörü, diğer sektörlere göre önde. 20 milyon adet civarında bir üretim bekleniyor. Üretimin %70’inin ihraç ediliyor oluşu da sektörün önemini vurguluyor. Ağırlıkla Batı Avrupa’ya ihracat yapılıyor olmakla birlikte, Türkiye beyaz eşya sektörünün dinamik bir yapıya sahip olduğunu, kendine yeni pazarlar bulmak konusunda bir sıkıntısı olmadığını söyleyebiliriz.“ dedi. Danişment, 2011’in %10 büyüme ile kapanacağını öngördüklerini söyledi ve “Avrupa’da bilindiği üzere bir resesyon, ekonomide bir geri gidiş var. Bu durum Türkiye için avantajlar sağladı.” dedi. Cari açık konusuna da değinerek sektörünün yüksek katma değerli bir sektör olduğunun altını çizerek “Üretimdeki yerli ve ithal girdi oranlarına bakıldığında birçok sektör %75 üzerinde iken, beyaz eşyada bu oran %50 civarında.” açıklamasını yaptı.
Hasan Danişment, “Avrupa’nın pek de ümit vermeyen genel görünümünün, üretiminin %70’ini ihraç eden sektör üzerindeki olası etkileri neler olabilir?” sorusu üzerine; Türkiye’nin dinamik bir yapıda ve kendine yeni pazarlar bulma konusunda sıkıntısı olmayan bir ülke olduğunu belirtti ve Kuzey Afrika, Orta Doğu, Türkiye’nin doğusundaki ülkeler diyerek örnek pazarlar gösterdi. Danişment, “Yerli ana sanayilerin Romanya, Rusya, Mısır, Güney Afrika ve Çin’e yaptıkları yatırımlar, Türk beyaz eşya sanayiinin global bakış açısını sergiliyor. Farklı pazarlara yönelme bazen oraya giderek yeni yatırım, bazen de marka satınalma şeklinde olabiliyor. Avrupa’da bir yavaşlama olduğu kesin ama kapanmakta olan üreticilerin pazarlarına girebiliyoruz, yani onlardan satınalma yapanların alternatifleri oluyoruz. Ya da sıkıntıda olanlardan marka satınalarak pazar paylarından pay kapabiliyoruz.
Ayrıca, Çin lojistik sıkıntılarından ve maliyetinden dolayı eski cazibesini korumuyor. Türkiye bu anlamda da tercih edilen yer oluyor.” dedi.
Danişment, son olarak, Türkiye beyaz eşya sektörünün, inovasyon becerileri açısından Avrupa'nın önüne geçtiğini ve "Made in Turkey" ibaresinin dünya piyasalarında yüksek kaliteye işaret ettiğini söyledi.
Konferans gün boyunca daha pek çok faydalı sunumlarla sürdü ve Konuk Konuşmacı olarak katılan Ege Cansen’in “Kapitalizmin Krizleri” başlıklı konuşması ile son buldu.