2020 yılını pandemi süreci ve genel olarak sektör ve dolayısıyla şirketiniz açısından değerlendirir misiniz?
2020 pandemi nedeniyle tüm sektörler açısından eşi benzeri görülmeyen ve belirsizliklerle dolu bir yıl oldu. İlk olarak virüsün; dünyanın tedarik merkezi ve bizim de faaliyet gösterdiğimiz ülkelerden biri olan Çin’den yayılması tedarik zinciri ve lojistik açıdan sıkıntılar yarattı. Malzeme temininde güçlükler çekilirken, maliyetler yükseldi. Bu süreci Türkiye’deki tedarikçilerimizin güçlü desteği ve esnek üretim kabiliyetlerimizle sorunsuz atlattık.
Ardından en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa’nın pandemiden ağır şekilde etkilenmesi ve ülkelerde peş peşe kısıtlamaların devreye girmesiyle tedarikten lojistiğe, üretimden satışa tüm operasyon ağımız etkilendi. Mart ayından itibaren Avrupa pazarında sert daralmalar oldu. Çin, Hindistan, Bangladeş, Pakistan, Güney Afrika ve Rusya’daki üretimimize yerel otoritelerin kararı uyarınca bir süreliğine ara vermek zorunda kaldık.
Pandemi koşulları, rekabetin odağını sanal ortama taşıdı. Tüketiciler gerek karantina koşulları, gerekse artan sağlık ve hijyen kaygıları ile birlikte online alışverişe yöneldi. 2020 yılında e-ticarette bir önceki yıla göre %25 oranında bir artış söz konusu oldu. Avrupa’da online pazarı %38 büyüdü.
Tüketicinin öncelikleri ve alışveriş tercihleri de değişti; seyahat edemeyen evde vakit geçiren, hijyen ihtiyacı artan tüketici için beyaz eşyanın önemi daha da arttı. Mayıs ayından itibaren sokağa çıkma yasaklarının kalkması hayatın normalleşmeye başlamasıyla birlikte de beyaz eşyada hızlı bir toparlanma süreci yaşadık. Yoğun talebe yetişmek için fabrikalarımız yoğun mesai yaptı.
Bu süreçte tüketicinin artan hijyen ihtiyacına yanıt verebilmek için hijyen serimizi pazara sunduk. Buzdolabı, çamaşır makinesi, yıkayıcı-kurutucu, kurutma makinesi, UV temizleme cihazı, fırın ve bulaşık makinesinden oluşan serimizdeki ürünler bakteri ve virüsleri %99,9 oranında önlüyor.
Arçelik olarak bu süreçte, Sağlık Bakanlığımız ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın öncülüğünde Aselsan, Byosis ve Baykar ile COVID-19 tedavi sürecinde kritik önem taşıyan ventilatörlerin üretimini gerçekleştirdik. İlk yerli ventilatörün seri üretimini yapmanın gururunu yaşıyoruz. Arçelik’in Ar-Ge ve esnek üretim kabiliyetlerinin en iyi örneklerinden biri olan ventilatörler, Bakanlıklarımızın yönlendirmesi doğrultusunda 20 ülkeye ihraç edildi. İhtiyaç sahibi ülkelere ventilatör bağışı da gerçekleştirdik. Bu süreçte; Türkiye’de yerleşik tedarikçilerimizin gece gündüz verdiği destek çok büyük katkı sağladı.
2021’e ilişkin değişen müşteri talepleri, pazar hacim gelişimi, üretim ve yatırım planlarına ilişkin öngörüleriniz nelerdir?
2020 yılının sonu itibariyle pandemi sayılarında dünya çapında görülen artışla birlikte yeniden bir kapanma süreci başladı. Aşı çalışmalarından sevindirici haberler gelmekle birlikte dağıtımı da bir süre alacaktır. Yılın ilk yarısı için de temkinli olmak gerekiyor. Dünya ekonomisindeki daralmayla birlikte alım gücü düşecektir.
Pandemi ile artan online alışveriş trendinin 2021 yılında da artarak süreceğini ön görüyoruz. Küresel e-ticaret cirosunun 2,7 trilyon dolara yükselmesi bekleniyor. Ayrıca hijyen, evde daha fazla vakit geçirme, yemek pişirme alışkanlıklarının da pandemi sonrası da devam edeceğini tahmin ediyoruz. Beyaz eşya tüketicinin hayatında önemli olmaya devam edecek. Dijitalleşme yatırımları artarak hız kazanacak. Dijital üretim teknolojileri de öne çıkacaktır.
Pandemi ile tüketicide yaşamımızın sürdürülebilirliği için yapılması gerekenler konusunda farkındalık arttı. Şirketlerin markaların fayda odaklı olması, çevre bilinci önemli hale geldi. Sürdürülebilirliğin de tüm şirketler için odak konulardan biri haline geleceğine inanıyorum.
Orta vadede firmanız ve sektörünüz açısından üretim ve tedarik süreçlerinde, pazar ve talep yapılarında nasıl bir değişim yaşanmasını bekliyorsunuz? Orta vadede kritik önemde gördüğünüz teknolojiler ve ürünler nelerdir?
COVID-19 ile birlikte tedarik zinciri ve üretimde dijitalleşmenin önemi anlaşıldı. 150’ye yakın ülkede faaliyet gösteren global bir şirket olarak tedarik zincirimizi baştan sona dijital ortama taşıyoruz. Pandemi tecrübesiyle birlikte tedarik zincirinin dijitalleşmesi ve alternatif tedarik merkezleri belirlenmesi öncelikli konular arasında yer alıyor.
2019 yılında Endüstri 4.0 standartlarında, dijital teknolojilerle donatılmış Çamaşır Makinesi Fabrikamızı faaliyete açtık. Romanya’daki çamaşır makinesi fabrikamız, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından yapılan ‘Global Lighthouse Network’ seçmelerinde geçen yıl ilk 10 fabrika arasına girdi ve dünyanın en gelişmiş üretim merkezleri arasında yer alıyor. Buradaki teknolojiyi Türkiye ve dünyadaki diğer ülkelerde bulunan üretim tesislerimize yaygınlaştıracağız.
Yapay zekâ, veri analitiği, bulut teknolojiler ve büyük veri önümüzdeki dönemin en önemli teknolojileri olacak.
Ayrıca, COVID-19 öncesi açıklanan AB’nin Yeşil Mutabakat altındaki 2050 karbon-nötr stratejisinin pandemi ile birlikte sağlıklı toparlanmanın merkezine yerleşen bir konu olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki 5-10 yılda AB’nin tüm politikalarına nüfuz etmesi beklenen bu konuda AB ile yüksek ikili ticari ilişkimiz dikkate alındığında ilgili düzenlemelere uyum sektörümüzün tüm oyuncuları açısından kritik önem arz ediyor. Bu strateji ile uyumlu olarak, “Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın” vizyonumuzla önümüzdeki dönemde de gezegenimizin geleceği için gerek ürün gerekse üretim seviyesinde gerekli yatırım ve faaliyetlerimize devam edeceğiz.
Örneğin yakın zamanda kamuoyu ile de paylaştığımız üzere; Arçelik olarak 2019-2020 yıllarında global üretim faaliyetlerimizde sera gazı emisyonlarımızı dengeleyerek karbon-nötr şirket olduk. Ayrıca, Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi’nde ise 2019 ve 2020 yıllarında üst üste iki kez Dayanıklı Ev Aletleri Kategorisi’nde Endüstri Lideri olmanın gururunu yaşıyoruz.
Türkiye’nin küresel değer zincirindeki yeri açısından Türkiye’nin ve sektörümüzün avantajları/dezavantajları nelerdir?
Türkiye’deki üreticiler pandemi sürecinde Avrupa’da pek çok üretim merkezi çalışmayı durdurmuşken, hem pazara yakınlığın hem de üretimin sekteye uğramamasının avantajını kullandı.
Genç, yetişmiş iş gücü ve coğrafi konum, güçlü Ar-Ge ve kaliteli üretim anlayışı Türkiye açısından en önemli avantajlar.
Türkiye’deki üreticilerin önümüzdeki dönemde hem Uzak Doğu’daki rakiplerine oranla yakınlıktan kaynaklanan zaman ve lojistik avantajları, hem iş gücü, maliyet avantajları, hem de üretim kapasitelerine yapacakları yatırımlarla Avrupa için önemli bir üretim üssü olma konumunu pekiştireceğini düşünüyorum.
Ana ihracat pazarımız olan Avrupa için, tedarik zincirini çeşitlendirme noktasında güçlü Ar-Ge’si, kaliteli ve esnek üretim anlayışı ile Türkiye cazibe merkezi haline gelebilir.
Fırsatları değerlendirme ve risklere karşı önlem alma konusunda ülke, sektör ve şirketler bazında neler yapılması gerekmektedir?
Ülkemizin uluslararası rekabet gücünü koruması için öncellikle tüm sektörlerde dijitalleşme ile ilgili adımların hızla hayata geçirilmesi gerekiyor. Devletimizin de desteği ile özel sektörün ihtiyaç duyulan yatırımları gerçekleştirerek katma değeri yüksek, inovasyon odaklı üretime yönelmesi sürdürülebilir kalkınma için bir zorunluluktur. Ayrıca dijitalleşen dünya için gerekli insan kaynakları dönüşümü sağlanmalıdır.
Tedarikçilerinizden bu değişimlere uyum sağlama konusunda beklentileriniz nedir?
Tedarikçilerimizin dijitalleşme, inovatif ürün geliştirme, sürdürülebilirlik, kaliteli üretim ve verimlilik konusunda gelişimini destekliyoruz. Bu amaçla tedarikçilerimizle teknoloji ve inovasyon iş birliği günleri, tedarikçi günleri ve eğitimler düzenliyor, tedarikçilerimize denetimler ve ziyaretler gerçekleştiriyoruz. Enerji verimliliği, devlet teşviki, üretim teknolojileri, üretimde verimlilik, kalite gibi alanlarda eğitimler veriyoruz. Bu konularda onlardan beklentilerimizi de paylaşıyoruz.
COVID-19 sürecinde de tedarikçilerimizi sürekli üretim durumumuz ve aldığımız önlemler konusunda bilgilendirdik ve tedarikçilerimizin yapabileceği uygulamalar konusunda önemli tavsiyelerde bulunduk. Genel hijyen-temizlik, yemekhane ve çalışma koşulları, çalışanların hastalığın kontrolü için takip edilebilmesi ve olası hastalık durumlarında yapılabilecek uygulamaları detaylı olarak paylaştık.
Sürdürebilir bir yapı ve pandemik şoklardan asgari düzeyde etkilenen bir tedarik zinciri yaratabilmek için öncelikle çalışanlarımızın sağlığını korumak ve güvenli bir iş ortamı yaratmak en önemli hedef olmalıdır. Nitekim yine mevcut sürecin yarattığı şokların etkisi bununla sınırlı kalmayıp pek çok açıdan gerek organizasyonel gerekse finansal bizi ve tedarikçilerimizi zorlayacağı aşikardır. Bu anlamda önceliğimiz, finansal sürdürebilirliği sağlayabilecek önlemleri azami düzeyde uygulamak olmalıdır. Bunun yanısıra sürekli değişen piyasa trendine esnek biçimde cevap verebilecek organizasyon ve kapasite yönetimini etkin biçimde yapabilmemiz gereklidir.
BEYSAD'a bu süreçte düşen görevler ve faaliyet önerileriniz neler olabilir?
Beyaz Eşya Yan Sanayicileri Derneği’nin tedarikçilerin ihtiyaçlarının belirlenmesi, sektörün gelişimi ve sorunlarının çözümü noktasında çok değerli katkıları olduğuna inanıyorum. BEYSAD’ın, COVID-19 ile birlikte daha da belirgin hale gelen Türkiye’nin küresel alternatif bir tedarik merkezi olma fırsatını değerlendirebilmesi için yol gösterici bir rol üstlenmeye devam etmesini önemsiyorum. BEYSAD, Beyaz Eşya Yan Sanayinin dijitalleşme yol haritasının oluşturulması, gerekli yasal ve teknik alt yapının tesisi konusuna da ön ayak olmaya devam etmesini önemli buluyorum.