İstanbul Sanayi Odası’nın düzenlediği ve ana teması “Sürdürülebilir Rekabet Gücü: Sanayi ve Ekonomide Yapısal Dönüşüm” olarak belirlenen 9. Sanayi Kongresi, 7-8 Aralık 2010 tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Küresel ekonomik kriz sonrasında dünyanın aldığı yeni şekil ve dünya ekonomilerinde gözlenen yapısal dönüşümün konuşulduğu kongreye katılan konuk ve konuşmacılar, küresel yönelimler, yapılanma modelleri, geleceğin yetkinlikleri gibi konuları ele aldı. Kongre kapsamında düzenlenen İnovasyon Sergisi de, katılımcılar tarafından ilgiyle karşılandı. Toplam 26 konuşmacının değerlendirmelerini paylaştığı kongreye, sanayiciler başta olmak üzere kamu, özel sektör, üniversite ve sivil toplum kuruluşlarının önde gelen temsilcileri katıldı. 9. Sanayi Kongresi’nin açılış konuşmalarını ise sırasıyla İSO Yönetim Kurulu Başkanı C. Tanıl Küçük, İSO Meclis Başkanı Erdal Bahçıvan, TOBB Yönetim Kurulu Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu ile T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün yaptı.
Beş oturumun gerçekleştiği kongrenin konuşmacıları arasında Koç Holding CEO’su Turgay Durak, Harvard Üniversitesi Uluslararası Kalkınma Merkezi Direktörü Prof. Ricardo Hausmann ve The Financial Times Gazetesi Uluslararası Ekonomi Editörü Alan Beattie de vardı. Kongre ile paralel olarak gerçekleştirilen İnovasyon Sergisi’nde de, sanayi kuruluşları, üniversiteler ve araştırma kurumlarının yenilikçi ürün ve sonuçlanmış projeleri ile girişim sermayesi gibi inovasyonun finansmanına aracılık eden destek hizmetlerinin tanıtım standları yer aldı.
İSO Başkanı C. Tanıl Küçük: “Batı’nın iki yüz yıllık hakimiyeti çatırdıyor.”
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, 9. Sanayi Kongresi’nde yaptığı konuşmasına ilk kongrenin gerçekleştirildiği 2002 yılından bugüne değişen Türkiye ve Dünya ekonomisine değinerek başladı. Geçen yıl düzenlenen 8. kongrenin, belirsizliklerin devam ettiği ancak en kötünün geride bırakıldığı düşünülen, daha sakin bir atmosferde gerçekleştirildiğini hatırlatan Küçük, “Nitekim 2010’da, en azından görünürde, küresel ekonomide taşlar nispeten yerine oturdu. Türkiye ise, krizden çıkış sürecinde dikkat çekici başarı gösteren birkaç ülkeden biri oldu” dedi. Türkiye’nin 2010’u büyük olasılıkla yüzde 7-8 civarında bir büyüme ile kapatacağını söyleyen Tanıl Küçük, bunun Avrupa’daki en yüksek büyüme oranı olacağını vurguladı ve ekledi: “2010’da tüm dünya ekonomisi için büyüme öngörülüyor. Büyüme rakamları olumlu olsa da, 2008-2009’a kıyasla daha rahat nefes alınsa da küresel ekonomide belirsizlikler henüz sona ermiş değil. Uzun bir süre de sona erecek gibi görünmüyor.”
C. Tanıl Küçük: “Kriz sürecinde sanayimiz üretimini, ihracatını, istihdamını korumak ve artırmak için tüm imkanlarını zorladı; hükümet ve ekonomi yönetimimiz de, uyguladığı politikalar ve yapılan düzenlemelerle sanayimizin mücadelesine destek verme gayreti içinde oldu.”
Başkan Tanıl Küçük konuşmasında; “Dünya yakın tarihte benzer dönemleri yaşadı. Şimdi ise gözler Çin’de. Batı’nın Avrupa ile başlayıp, ABD ile devam eden, iki yüz yıllık hakimiyeti çatırdıyor. Bu çatırdamayı, Avrupa’nın içinden sesler de ifade ediyor. Ünlü Fransız sosyolog Alain Touraine, ‘Avrupa’nın çocukları artık zengin ülkelerde yaşamayacak’ tespitini yapıyor. Touraine’in küresel ekonomiye yönelik tespiti de çok dikkat çekici: ‘Küreselleşme sonucu ekonomi etki edilebilir olmaktan çıktı; kontrol edilemiyor, reform yapılamıyor.’
Tanıl Küçük, son dönemde KOBİ’lere yönelik finansal destek paketi başta olmak üzere desteklerin sürmesi gerektiğine; kriz öncesi dönemde olduğu gibi ithalatın yine ihracattan önde gitmekte olduğuna, bu durumun dış ticaret açığı ve cari açığı yükselttiğine, dikkat edilmesi gerektiğine ve ülke olarak en önemli zafiyetin iç tasarruf oranının düşüklüğü olduğuna da değindi.
İSO Meclis Başkanı Erdal Bahçıvan:“ Sürdürülebilir bir rekabet gücüne kavuşmak için kamu, daha fazla çaba sarfetmeli”
Tanıl Küçük’ün ardından söz alan Erdal Bahçıvan, “Dünyanın rekabet edebilirlik açısından en ileri ülkelerinden ABD, İsviçre ve Kuzey Avrupa ülkeleri ile Japonya eğitim, teknoloji ve inovasyona önem veriyor. Böylece aynı zamanda uzun vadeli düşünme ve planlamaya ne kadar önem vermiş olduklarını da dünyaya ispat ediyor. Dünya rekabet gücü genel sıralamasında 47. sıradaki Türkiye ise eğitim, teknoloji ve bilimsel altyapı kalemlerinde çok gerilerde. Rekabet gücü açısından Türkiye’nin durumunu ortaya koyan sayısal verileri incelediğimizde özel sektörün tek başına verimliliğini artırmasının sonuçlara çare olmadığını görüyoruz. Eğitim, teknoloji ve bilimsel altyapı alanlarında kamuya hala büyük görevler düşüyor.” dedi.
TOBB Yönetim Kurulu Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu: “Akıllıca tasarlanmış bir teşvik sistemi şart.”
Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin temel meselesinin daha yüksek katma değerli ürün ve daha yüksek teknolojili bir yapıya dönüşmek olduğunun altını çizdi ve” Türkiye son 10 yıl içinde düşük teknoloji kullanan bir ülke iken artık orta teknolojili ürünlerin ağırlık kazandığı bir yapıya kavuştu” dedi. Ancak gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmak istiyorsak bugün ihracatımızda, oranı yüzde 5 olan ileri teknolojili ürünlerin oranının, Kore gibi yüzde 25’lere çıkarılması gereğini vurguladı.
T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün: “Orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim merkezi olacağız.”
Konuşmasında, Türkiye’nin tarihin gördüğü en ağır krizlerden birini, dünyada en iyi yöneten ülkelerden olduğunu hatırlatan Nihat Ergün, “Bu büyük dönüşümün sırrı, aslında bu yılki kongrenin de ana teması olan, ‘sanayi ve ekonomide yapısal dönüşüm’de aranmalıdır.
Uluslararası yatırımcılar nezdindeki itibarını sürdüren ve yeni yatırımlar çekmeye devam eden Türkiye’nin, yeni hedefini “güçlü makroekonomik yapının üstünde daha rekabetçi bir özel sektör oluşturmak” olarak belirlediğini sözlerine ekleyen Ergün, bunu gerçekleştirmek için yapılacakları şöyle sıraladı:
“Türkiye 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat yaparak dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedefliyor. Bu hedefe ulaşmak için, dinamik, rekebetçi ve esnek bir sanayi yapısı oluşturmak durumundayız. Sanayinin mevcut sorunlarını en iyi şekilde analiz etmeli, bu sorunları çözecek, güçlü yanlarımızı gerçek bir avantaja dönüştürecek adımlar atmalıyız.”
Prof. Ricardo Hausmann: “Ürettiğiniz herşey geleceğinizi belirleyecek…”
Açılış konuşmalarının ardından Harvard Üniversitesi Uluslararası Kalkınma Merkezi Direktörü Prof. Ricardo Hausmann, Kongre’de, dünyadaki ekonomik büyüme biçimine ve Türkiye’nin kendisini nasıl konumlandırması gerektiğine dair bir değerlendirme yaptı. Türkiye’nin son 25 yılda, ihraç ettiği ürün yelpazesini çok genişlettiğini belirten Hausmann, hedef Pazar olarak Hindistan’ı gösterdi.
“Türkiye daha karmaşık ürünler üretmeye başladı. Gelecekte daha fazla yetkinliğe sahip olacaksınız. Daha çeşitli ve az sayıda ülke tarafından imal edilebilen ürünler üreteceksiniz.”
Ekonomik gelişmeyi hızlandırmak için ihraç malları sepetine yeni ürünler ekleyerek, çeşitliliği artırmak gerektiğini belirten Hausmann’a göre, karmaşık olmayan ürünleri de ihracat sepetinden çıkarmamalı. Türkiye’nin üretim düzeyini şehir bazında analiz eden Hausmann, üretim çeşitliliği bakımından iller arasında çok büyük farklar olduğunu, gelişme için bu farkların kapatılması gerektiğini vurguladı.
Hausmann, 9. Sanayi Kongresi’nde sunduğu “Türkiye ve Dünya: Geçmiş ve Geleceğe Bakış” başlıklı bildirisinde, temel sorunun, daha az ülkenin üretebildiği ürünleri, üretebilmek için gerekli yetkinliğe sahip olmak olduğunu belirtti. Ekonomik gelişmede, üretim çeşitliliğinin belirleyici düzeydeki önemine dikkat çekmesiyle tanınan Ricardo Hausmann, sürdürülebilir rekabet gücünün gerçek temelinin fırsatların ve engellerin tanımlanması sürecinde, devlet-özel sektör işbirliğinin kalitesinin çok önemli olduğuna vurgu yaptı. Türkiye’yi değerlendirirken de engellerin ve fırsatların kamu ve özel sektörün işbirliği ile tanımlanmasının sürdürülebilir rekabete katkı yapacağını belirtti ve Türkiye açısından ürün çeşitlendirmesinin hem ulusal hem de şehir düzeyinde geliştirilmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade etti.
Hindistan’la benzerlik
Ülkelerin ihraç ettiği ve ithalat yoluyla satın aldığı ürünlerin benzerliğini ortaya koyan ‘Benzerlik Endeksi’ni Türkiye için hazırlayan Hausmann, Hindistan’ın, Türkiye’nin ihraç ürünleri sepetine çok benzeyen bir ithalat yapısı olduğunu belirterek, Türkiye’nin Hindistan’a odaklanmasının faydalı olabileceği önerisinde bulundu. Bu noktada Çin’le ilgili değerlendirme de yapan Hausmann, Çin’in Türkiye’den ağırlıklı olarak hammadde satın aldığını, bu nedenle Türkiye için doğal bir ticaret partneri olmadığını belirtti.
Ürün çeşitliliği İstanbul’da Ardahan’ın 150 katından fazla
Ricardo Hausmann, çeşitliliğin artması ve çok daha fazla beceri gerektiren karmaşık (sofistike) ürünlerin üretilmesi sorununu, ülke bazında olduğu kadar, şehir bazında da düşünmek gerektiği üzerinde durarak, üretim becerileri ve çeşitliliği çok sınırlı olan geri kalmış illerin, hızla üretim çeşitlendirmesine geçmesi gerektiğini dile getirdi.
“Küresel Yönelimler ve Türk Sanayii’nin Konumlanması”
İki gün süren Kongre’de pek çok faydalı oturumlarda bilgi paylaşımları yapıldı. Sektörümüzün önemli oyuncularından Arçelik A.Ş.’nin Genel Müdürü ve Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Sayın Levent Çakıroğlu’nun da yer aldığı “Küresel Yönelimler ve Türk Sanayii’nin Konumlanması” başlıklı oturumun ayrıntılarını da sizlerle paylaşmakta fayda görüyoruz.
Oturumda Okan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özer Ertuna, Hyundai Assan Genel Müdür Yardımcısı Habip Aşı, Arçelik A.Ş. Genel Müdürü ve Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Levent Çakıroğlu, Akkök Grubu İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali Berkman, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Başkan Yardımcısı Dr. Esin Akbulut konuştu. Oturumun başkanlığını üstlenen Prof. Dr. Özer Ertuna, Türk sanayisinin doğru konumlandırılması gerektiğine dikkati çekerek, “Sanayimizi doğru konumlandıramazsak önümüzdeki dönemlerde varmak istediğimiz noktaya varamayız” dedi. Bunun için dünya üzerinde değişim yaratan faktörleri çok iyi yakalamak gerektiğini ifade eden Ertuna, ancak bu sayede doğru bir strateji geliştirilebileceğini belirtti.
Mehmet Ali Berkman: “Türkiye’de Ar-Ge zincirlerinin oluşturulması gerekiyor”
Birinci oturum kapsamında Akkök Grubu İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali Berkman da “Değişen Dünya Düzeninde Türk Sanayii’nin Yeniden Yapılanması” başlıklı bir konuşma yaptı. Berkman, değişen dünya düzeninde bolluk döneminden kıtlık dönemine doğru bir geçiş sürecinin yaşandığını vurguladı ve gelecek kırk yılda dünya nüfusunun yüzde 40 oranında artacağının öngörüldüğünü ifade etti. Değişen dünya düzenini demografik olarak ortaya koyan Berkman, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 9 milyar seviyesine çıkacağını, giderek yaşlı nüfusta da artış olacağını öne sürdü.
Habip Aşı: “Küreselleşme, stratejik planların küresel boyutta yeniden ele alınmasını gerektiriyor”
“Sanayi Sektöründe Küresel Yönelimler” başlıklı bir sunum yapan Hyundai Assan Genel Müdür Yardımcısı Habip Aşı, ulusal politikalar kapsamında ele alınan sanayileşme, vergilendirme, istihdam ve çevre gibi konuların küreselleşmenin sonucu olarak, uluslararası boyutta da önem kazanmaya başladığını vurguladı ve “Küreselleşme, stratejik planların da küresel boyutta yeniden ele alınmasını gerektiriyor” dedi.
Levent Çakıroğlu: “Geleceğe yön verecek teknolojilere sahip olmak önemli”
Arçelik A.Ş. Genel Müdürü Levent Çakıroğlu, “Türk Sanayii’nin Konumlanması” başlıklı sunumunda Türkiye’de sanayinin gelişiminin dünyayla karşılaştırıldığında oldukça geç başladığını vurguladı. 2050 yılında daha kalabalık ve daha zengin bir dünya öngörüldüğünü ifade eden Çakıroğlu, demografik yapıda meydana gelen değişikliklerle, kentli nüfusun kırsal nüfusu geçtiğini ifade etti. Dünyanın giderek artan enerji ihtiyacını karşılayabilmek adına yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmenin ve enerji kaynaklarını tasarruflu kullanmanın önemine değinen Çakıroğlu, “Geleceğe yön verecek teknolojilere sahip olmak, geleceğe ulaşmada önemlidir” diye konuştu.
Dr. Esin Akbulut: “2020 yılında petrol talepleri eşitlenecek”
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Başkan Yardımcısı Dr. Esin Akbulut, “Rekabet için Sermaye Piyasaları ve Enstrümanları” başlıklı sunumunda, ABD dışında, sanayileşmiş birçok ülkenin hızlı bir yaşlanma içine girdiğini belirtti. Doğu’daki genç nüfusun, çalışmak için Batı ülkelerine kaydığını söyleyen Akbulut, kırsal kesimden kentsele yaşanacak geçişin inşaat ve altyapı ihtiyacı doğuracağını kaydetti. Enerji, inşaat, sağlık, hizmet, gıda, perakendecilik gibi sektörlerin gelecek vadeden sektörler olduğuna dikkat çeken Akbulut, güç merkezinin Batı’dan Doğu’ya kayması sonucunda ön plana çıkan Çin, Hindistan gibi ülkelerin dünyadaki toplam üretime son üç yılda en büyük katkıyı sağladıklarını ifade etti.
Alan Beattie: “Değişime hazırlıklı olup odaklanmak çok önemli…”
İkinci günün özel konuşmacısı ise The Financial Times Gazetesi Uluslararası Ekonomi Editörü Alan Beattie oldu. Krizin ardından firmaların daha fazla nakit bulunduracağını, iş gücünün daha esnek olacağını, gelişmekte olan ülkeler arasındaki rekabetin çok yüksek olduğunu söyleyen Beattie, “Doğru stratejilerle ve esnek olma istekliliği göstererek başarılı olunabilir. Değişime hazırlıklı olup odaklanmak, rekabet açısından büyük önem taşıyor.” dedi.
“Gelişmekte olan bir ülkenin firması olmak için en iyi zaman şimdi”
Krizle birlikte ilk önce taleplerin düştüğünü ve başı ilk derde girenlerin küreselleşmeyi düşünmeden yapanlar olduğunu belirten Beattie, tedarik zincirinde yaşanan sorunların talepteki düşüşler kadar etkili olmadığını, çünkü talepteki artışla birlikte piyasaların hareketlenmeye başladığını söyledi. Konuşmasında, dış kaynağın akıllı kullanımına da değinen Alan Beattie, “talihsiz bir şekilde lokal olmakla, akılsız bir şekilde global olmak” kavramlarından da söz etti.