Mustafa Can OBUROĞLU
Elektrosan Elektrik Malzemeleri Taah. ve TİC. LTD. ŞTİ.
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Merhaba, ben Mustafa Can Obroğlu. 31 yaşındayım ve İstanbul’da yaşıyorum. Bahçeşehir Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü‘nden mezun oldum. Yaklaşık 7 yıldır elektrikli ev aletlerine aksam ve parça olarak tedarik sağladığımız Elektrosan firmasında, elektrikli ısıtıcı rezistanslar sektöründe çalışıyorum. Elektrikli metal boru kılıflı ısıtıcılar, hotplate üretiyoruz. Bu sektörde 2 üretim tesisimiz ve bir de dökümhanemiz var. Bunun yanı sıra sağlık sektörü ve hayvancılık ile de ilgileniyorum.
En büyük tutkum seyahat etmek diyebilirim. Yeni yerler keşfetmek, farklı kültürler, insanlar tanımak ve daha önce denemediğim tatları denemek beni mutlu ediyor. Seyahatlerimde gözlemlediğim şeylerin, iş hayatım ve tecrübelerimle birleştirerek, kendimi iyi yönde geliştirmeme katkı sağladığını düşünüyorum. Seyahatin yanı sıra, lise dönemimde lisanslı olarak yüzme sporu ile ilgilendim ve spor her zaman hayatımın bir parçası oldu.
Benim için önemli olan, yaptığım herşeyde dikkatli, özverili ve tutkulu olmak. Keyif almacağımı düşündüğüm konularda bile onları keyifli hale getirmek beni ben yapan önemli tarafım diyebilirim. Yeni şeyler öğrenmek, kendimi geliştirmek ve yeni deneyimler yaşamak benim için hayatın en önemli bölümü.
Gerçek girişimcinin tanımını nasıl yaparsınız?
Gerçek girişimci, kendisi veya şirketi için para kazanabilecek yeni bir ürün oluşturmayı sağlayabilen kişi olarak ifade edilebilir. Burada en önemli kriter ürünün gelir elde edebilmesidir. Bundan sonrası iş zekası ve sorumluluk üstlenebilme cesaretiyle çok çalışarak, iyi bir koordinasyon ile insan gücü ve üretim olanaklarını aktif olarak kullanabilmeye dayanıyor. İnsan ilişkileri çok önemli, ayrıca finans, yatırım, strateji, pazar, devamlılık, sistem ve planlama konuları da girişimcinin kullanması ve bilgi sahibi olması gereken argümanlar.
Yurt dışındaki girişimcilerle kıyaslama yapıldığında ne gibi farklılıklar veya benzerlikler var?
Yurt dışındaki girişimcilerle çok fazla temasımız olmuyor, fakat, ülkemizi kıyasladığımızda önce, coğrafya ve ülke önemli gözüküyor. Avrupa’da ve Amerika gibi gelişmiş, zengin ülkelerde iş yapmak, finansa ve yatırımcılara ulaşmak daha kolay gözüküyor. İş sahası olarak da üretimden daha çok programlama, software, e-ticaret v.b. gibi konular daha çok öne çıkan alanlar olarak biliniyor.
Şirketlerde kurumsal verimliliğin sağlanması ve kuşaklar arası etkileşimin arttırılması için olmazsa olmazları anlatır mısınız?
Şirketimizde biz 2. kuşak olarak yer almaya başladığımızdan, zaten devam eden bir sisteme katkıda bulunmak ve üretime yeni ürünler ekleyebilmek gibi bir çalışma içerisinde olmak bize de heyecan veriyor. Finans kısmında mevcut kaynaklardan veya danışmanlıklar vasıtası ile yatırım olanaklarından yararlanıyoruz. Dolayısı ile finans arama gibi bir sorunumuz yok. Mevcut tesisler ve üretim olanaklarını iyi analiz ederek yeni ve sürdürülebilir, gelir sağlayabilecek ürünler üzerinde çalışıyoruz. Örnek olarak, mevcut dökümhanemiz üretimi devam eden Hotplate (Elektrikli Isıtıcı Tablalar) ürünümüz için taban dökerken, ek olarak başka sektörlere de bitmiş ürün sağlayacak ürünler üzerinde yoğunlaşıyoruz. Bu hususta Demir Döküm Tava Projemiz ile iş sahamızı ve pazarımızı genişletmeyi hedefliyoruz.
Başka bir konu da, yeni teknoloji ve yöntemler ile mevcut ürünlerin üretimini yeniden ele alarak basit, ucuz, kolay ve daha az çevreye zarar verecek şekilde yapabilmenin yollarını arıyoruz. Bu hususta da bayağı mesafeler kaydettik, yeni projelerimiz var, yeni yatırımlarımız da olacak.
Genç nesilde çalışma sirkülasyonu çok fazla. Sizce nedir bunun alamet-i farikası, özetler misiniz?
Evet, benim de dahil olduğum genç nesilde çalışan sirkülasyonu önceki kuşaklara göre daha fazla. Biz inter aktif bir ortama doğduk, TV, bilgisayarlar, ekranlar, oyunlar, akıllı telefonlar, … hayatımızın çok önemli parçaları. Onlar ile büyüdük, yetiştik. Bunlar da genç nesili çabuk değişen ekran görüntüleri gibi daha aktif ve daha değişken hale getiriyor. Oyunlar, videolar gibi, hoşumuza gitmeyen şeyleri değiştirmek, zorluklarla yüzleşmekten daha kolayımıza geliyor. Ayrıca, hayat şartları, geçim zorluğu da önemli etkenlerden, çalışan, ücrette az bir fark olsa bile işini değiştirebiliyor, iletişimin çok sürat kazandığı dünyamızda da başka bir işe ulaşabilmek de artık çok kolay. Büyüklerimizden duyduğumuz „Ahde vefa“ gibi değerler çok itibar görmüyor. Zaten şirketlerin de eleman bulabilme sıkıntısı yüzünden, çalışanın CV’sindeki çok iş değiştirme hususunu bir negatif özellik olarak görmediklerini de gözlemliyoruz.
Sizce çevresel sürdürülebilirlik ülkemizde doğru anlaşıldı mı? Bu konuda başarıya nasıl ulaşılabilir, iyileştirmeleri nasıl yapabilir? Yeni nesil bu konuda neler söylüyor, bakış açılarını özetler misiniz?
Çevresel sürdürülebilirlik kapsamında oluşturulan çalışmalar ve alınan önlemler dünyanın hiçbir yerinde bir anda keskin dönüşlerle tam anlamı ile sağlanamamaktadır. Ülkemiz de gelişen ülke statüsünde olduğu için, yatırımlarını tamamı ile bu doğrultuda gerçekleştirememektedir. Bireyler olarak bu konunun anlamla önemini anlasak bile tam anlamıyla hayata geçirmemiz için zamana ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bu konuda başarıya ulaşmak için atık yönetimi, sera gazı salınımı emisyon ölçümleri, enerji tüketimi, ham madde kullanımı kontrol altında tutulmalıdır. Güneş enerjisi ve rüzgar türbinleri ile elde edilen elektrik miktarının artması bu konuda çok büyük önem teşkil ediyor. Biz de kendi firmamız bünyesinde güneş enerjisi yatırımlarımızı yakında hayata geçireceğiz. Kurumsal boyutta tüm faaliyetlerin çevreci bakış açısı ile görülmesi, biyoçeşitliliğin korunması ile uyumlu olması gerekmektedir.
Yeni nesil ne kadar rahatına düşkün olsa da, ekosistemin değişiminden rahatsız olmaktadır. Eskiye nazaran gençler, çok daha bilinçli ve mümkün mertebede çevresel sürdürülebilirlik için aktif rol oynamaktadırlar. Bunda yine kültürel ve sosyal faktörlerin çok rol oynamakta olduğunu yaşayarak görüyoruz.
Başarılı dijital dönüşüm ne demek ve buna hazır mıyız? En basit ifadesiyle skype veya teams ile görüşme yapmak, dijital dönüşüme ayak uydurmak mı demek? Bunları eskiden de yapıyorduk, neler değişti ve farklılaştı?
Yeni bir şeyin başarılı kabul edilmesi için bazı gerekli koşullar vardır. Bunlar daha önceki sistem ve düzenden daha efektif olması, zaman tasarrufu, kolay ulaşılabilirlik, ekonomik katkı ve gelir gider dengesindeki iyileştirmeler diyebiliriz. İnsanlar ve çalışanlar her zaman yeniliklere biraz kuşkucu ve tepkilidir, fakat önemli olan yeniliklerin hayatımıza etkisidir. Sonuçları görüldükçe ülkemizde bu çağa uyum sağlama sürecinde dijital dönüşümler hususunda da emin adımlar atılmaktadır. Dijital dönüşüm pandemi ile beraber hayatımıza çok daha fazla girdi. Bazı sektörler için insanların ofislerine gitmeden dijital platformlardan da işlerini tam anlamı ile yapabilecekleri ortaya çıktı. Bu sayede şirketler büyük ölçüde gider kalemlerinde düşüşler yaşadı ve pandemi sonrasında bile aynı düzende çalışmaya devam ettiler. Skype ve Teams’in sadece kullanılması tabii ki de tam anlamıyla dijital dönüşüme geçmek değildir, fakat ilk adım olarak adlandırılabilir. Günümüzde üretim ve sürdürülebilirliğin olması için dijitalleşmenin anahtar bir rol oynadığı insanlar tarafından benimsendi.
Dijital çağın tüm olanaklarından yararlanıyor, metaverse ile yüz yüze geliyoruz, metaverse artık bizleri daha da yakınlaştırıyor. Gençlerin metaverse’e karşı yönelişi nedir? Dijital dönüşümün odağında çalışmalar gerçekleştiren bir sanayi firmasında çalışmanın avantajları ve dezavantajları nedir?
Metaverse’e gençlerin yönelimi daha önceki jenerasyonlarına göre daha sıcak. Teknoloji ile sürekli iç içe olmaları ve hayat tarzları buna daha fazla ortam hazırlamakta. Geçtiğimiz günlerde metaverse üzerinden bir fuar yapılması ilgimi çekmişti. Firmaların ülke değiştirmeden biribirleri ile sanal ortamda iletişime ve işbirliğine geçmesi metaverse‘in gelecekteki önem ve rolünü gözler önüne sermektedir. Bir genç olarak bu tarz çalışmaların olduğu bir çağda ve ortamda olmaktan mutlu olsam da, yüz yüze görüşmenin sağladığı samimiyet ve gerçekçiliğin hali başka. Sonuçta bizler insanız ve duygularımızın, sezgilerimizin, insan ilişkileri ile bize yol göstermesi doğaldır, fakat dijital ortamda bunlar çok daha sınırlı şekilde kalmakta.