Ana Sayfa Genç BEYSADlılar Ebru KANLI ile Söyleşi

Ebru KANLI ile Söyleşi

Punteks İzolasyon İkinci Kuşak Yönetim Kurulu Üyesi

yazar Serkan
50 görünümler

Kendinizden ve şirketinizden bahseder misiniz?

Çocukluk yıllarım İzmir’de geçti. Bornova Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra Bilkent Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği alanında lisans eğitimimi tamamladım. Ardından bir süre kurumsal hayatta çalışarak iş dünyasında deneyim kazandım. Daha sonra Amerika’da yüksek lisans yapma fırsatı buldum ve bu süreçte orada çalışma hayatını da deneyimlemiş oldum. Edindiğim bilgi ve tecrübelerle ülkeme dönerek, otuz yıldır ailemin emek verdiği aile şirketimizde görev almaya başladım. Şu anda, iş ve eğitim hayatımda kazandığım yetkinlikleri etkin bir şekilde kullanarak, şirketimizin büyümesine ve gelişmesine katkı sağlıyorum.

Yönetim kurulunda yer aldığım aile şirketimiz olan Punteks İzolasyon, beyaz eşya ve otomotiv sektörlerine yönelik yüksek performanslı izolasyon çözümleri sunan, yenilikçi ve çevre dostu üretim anlayışıyla sektörde öncü konumda yer alan bir firmadır. 30 yıl önce tekstil malzemeleri üretimi üzerine kurulan şirketimiz, üç yıl önce stratejik bir dönüşüm gerçekleştirerek izolasyon malzemeleri üretimine odaklanmıştır. Bu değişimle birlikte, enerji verimliliğini artıran, çevre dostu ve yüksek kaliteli izolasyon malzemeleri üretmeye yönelik çalışmalarımızı hızlandırdık. Gelişmiş üretim teknolojilerimiz ve güçlü proje ekibimiz sayesinde sektöre sürdürülebilir ve yenilikçi çözümler sunarak, global pazarda rekabetçi bir marka olma hedefimize doğru emin adımlarla ilerledik. Müşteri odaklı yaklaşımımız, işimizin temel motivasyon kaynaklarından biridir. Müşterilerimizin taleplerine hızlı ve etkin çözümler sunmak, bizi sürekli olarak yenilikçi ve dinamik olmaya teşvik etmektedir. Bu doğrultuda, üretim süreçlerimize ve insan kaynağımıza yaptığımız yatırımlarla kurumsal kimliğimizi daha da güçlendiriyoruz.

Gerçek girişimcinin tanımını nasıl yaparsınız, en önemli kriter nedir? Yurt dışındaki girişimcilerle kıyaslama yapıldığında ne gibi farklılıklar veya benzerlikler var? Peki, girişimcilerin yöneldikleri alanlar dikkate alındığında sizce başarının ve hatanın temelini neler oluşturuyor?

Gerçek bir girişimciyi tanımlarken, benim için en önemli kriter yenilikçi olabilme ve risk alma yeteneğidir. Girişimci, mevcut olanı sorgulayan, sürekli gelişim ve değişimi hedefleyen, kararlı ve görüşlerini hayata geçirebilen kişidir. Bu kişi, bir fırsat gördüğünde, o fırsatı değerlendirmek için finansal, zihinsel ve zaman açısından önemli yatırımlar yapabilmelidir. Bir diğer en önemli özellik ise pes etmemektir. Çünkü çoğu zaman insanlar olumsuzluklara kapılıp ve sadece olumsuzluklara odaklanarak işin sonunu getiremeyeceğini düşünüyor. Her işte olumsuzluklar vardır, günlük hayatımızda bile rutin işlerimizde bir sürü olumsuzlukla karşılaşıyoruz. Bunları normalleştirip; mükemmeliyetçiliğe odaklanmadan işin sonunu getirebilmek bence girişimci bir insanın en belirgin özelliğidir. Çünkü kimse senin o yolda ne kadar zorlandığına bakmaz, işi bitirip bitirmediğine odaklanır. Gerçek girişimci de işi bitiren; işi bitirirken de stratejik düşünme gibi değişkenleri göz önünde bulunduran kişidir.

Yurt dışındaki girişimcilerle kıyaslandığında, kültürel ve ekonomik yapılar nedeniyle risk alma ve başarıya ulaşma oranlarında belirgin farklar bulunmaktadır. Kendi deneyimlerimden örnek vermem gerekirse; Amerika gibi bazı ülkelerde girişimcilik kültürü oldukça kökleşmiş ve başarısızlıklar genellikle öğrenme fırsatları olarak görülüp daha az yargılanır. Türkiye’de ise, bu yaklaşım daha sınırlıdır, bu da girişimcilerin daha temkinli olmasına neden oluyor. Bununla birlikte, yurtiçindeki ve yurtdışındaki girişimciler arasında ortak olarak bulunan önemli özellikler, yenilikçi düşünme ve çözüm odaklılık gibi niteliklerdir.

Başarının temelinde doğru pazar analizi yapmak, zamanında doğru kararlar almak ve müşteri ihtiyaçlarına uygun ürün ya da hizmet sunmak bulunmaktadır. Hataların ise genellikle riskin yanlış yönetilmesi, pazarlama stratejilerinin eksikliği ve ekip yönetimindeki zayıflıklardan kaynaklandığını düşünüyorum.

Girişimcilerin başarısız olmasının yaygın nedenleri arasında, pazarın ihtiyaçlarını doğru

değerlendirememe, finansal yönetim eksiklikleri ve sürdürülebilirlik stratejilerinin eksikliği yer alır. Her girişimcinin karşılaştığı zorluklar farklı olsa da çoğunlukla hataların kaynağı risk yönetimi, pazarlama stratejilerinin yetersizliği ve ekip yönetimindeki eksikliklerdir.

Şirketlerde şu an dört kuşak bir arada başarıyla çalışabiliyor. Bunun artıları elbette çok ama bu konuda kurumsal verimliliğin sağlanması ve kuşaklar arası etkileşimin artırılması için olmazsa olmazları anlatır mısınız?

Şirketlerde dört kuşağın bir arada çalışması gerçekten büyük bir fırsat. Her bir kuşak farklı bir bakış açısı ve deneyim getiriyor. Ancak, verimliliği artırmak ve etkileşimi güçlendirmek için bazı şeylere dikkat etmek gerekiyor. Öncelikle, açık iletişim çok önemli. Herkesin kendini rahatça ifade edebilmesi ve farklı görüşlerin birbirine saygı göstererek paylaşılması gerekiyor.

Mentörluk bence çok değerli; deneyimli kuşaklar gençlere yol gösterebilirken, gençler de dijital dünyada deneyimlerini aktarabilir. Fakat kuşaklar arasındaki mentörlük bazen sadece öğüt verme olarak kalabiliyor; ya da deneyimli kuşaklar yeni gelen kuşakları eski hatalarıyla değerlendirebiliyor. Bu gibi durumlarda tersine mentörlük de yapılmalı. Hem tersine mentörlük sayesinde deneyimli kuşaklar yenilikçi fikirlere daha aşina oluyor, hem de yeni gelen kuşakların da deneyimleri yönetimde değerlendirilmiş oluyor. Ayrıca, herkesin farklı çalışma tarzlarına saygı göstermesi gerek. Kimi daha esnek çalışmayı severken, kimi geleneksel yöntemleri tercih edebilir, bu dengeyi kurmak çok önemli. Son olarak, tüm kuşakların ortak bir hedefe odaklanması gerekir. Eğer herkes aynı vizyonu paylaşıyorsa, birlikte çok daha güçlü işler çıkarılabilir.

Sizin bu süreciniz nasıl gerçekleşti?

Punteks’de biz özellikle aynı vizyonu paylaşmak ve bu vizyona yönelik hedeflerin belirlenmesi konusunda deneyimli kuşak ve yeni gelen kuşaklar olarak ortak görüşlere sahibiz. Saygı ve şeffaflık yönetimimizde çok önemli bir rol oynuyor. Aile şirketi olduğumuzdan ve aile bağları çok kuvvetli bir aileden gelmemizden kaynaklı sevgi ve saygı çerçevesini her zaman koruyabiliyoruz. Dolayısıyla Punteks’te deneyimli kuşaklar ve yeni gelen kuşaklar birbirine karşı anlayışlı bir tutumla yaklaşıyor. Özellikle Aile anayasası oluşturulması bizim gibi kurumsallaşmayı en önemli hedefleri arasına koyan şirketler için bu süreçte kritik bir rol oynuyor. Punteks’te de aile anayasası oluşturma sürecindeyiz. Aile anayasası ile şirketin kurumsal çerçevesi sadece aile bağları ile değil aynı zamanda resmi olarak da garanti altına alınıyor. Kurumsal çerçevesi net olan şirketlerin ise kuşaklar arası iş aktarımı, kuşakların beraber çalışması, şirket sürdürülebilirliği konusunda da problemleri olmuyor. Ayrıca bir diğer konu da şirketteki karar mekanizmasında yeni kuşakların aktif rol oynaması. Punteks’te eğer bir karar 3 yıl sonrasını da etkiliyorsa yeni kuşakların kararları daha ağır basıyor. Eski kuşaklar ise bu konuda daha anlayışlı ve saygılı oluyor. Çünkü Punteks adına konuşacak olursam 3 yıl sonraki kararlar daha çok yeni kuşakları bağlayan kararlar oluyor. Dolayısıyla Punteks’te yeni kuşaklar bu konuda daha çok söz sahibi konumunda bulunuyor.

Genç nesilde çalışan sirkülasyonu çok fazla. Sizce nedir bunun alametifarikası, özetler misiniz? Sizin gözlemleriniz ve tanık olduklarınız hangi sonuçları ortaya koyuyor? İyileştirmelerin hangi alanlarda ve nasıl yapılması gerekiyor?

Genç nesilde, çalışan sirkülasyonunun fazla olmasının en önemli nedeni, genellikle yetersiz motivasyon ve kariyer gelişimi fırsatlarının eksikliği. Gençler, hızlıca öğrenip büyümek istiyorlar ve çoğu zaman işlerinde yeterince gelişim fırsatı bulamadıklarında başka bir yere yöneliyorlar. Ayrıca, iş-yaşam dengesi ve esnek çalışma koşulları da bu nesil için çok önemli. Eğer bu konularda tatmin edilmezlerse, daha uygun koşullar sunan bir iş arayışına giriyorlar.

Gözlemlerime göre, şirketler genellikle kısa vadeli hedeflerle çalışanlarını motive etmeye çalışıyor, ancak gençler uzun vadeli gelişim fırsatlarına daha fazla önem veriyor. Ayrıca, açık iletişim eksiklikleri ve yönetim anlayışındaki geleneksel yaklaşım da bu sirkülasyonu artıran faktörler arasında. Gençler, liderlikten ve şirket kültüründen daha fazla şeffaflık ve geri bildirim bekliyorlar.

İyileştirmelerin yapılması gereken başlıca alanlar kariyer gelişimi, eğitim fırsatları ve esnek çalışma koşulları. Çalışanların işlerini sadece bir geçiş dönemi olarak görmemesi için, onlara daha fazla mentörluk ve geri bildirim sunulmalı. Ayrıca, işyerinde daha şeffaf ve açık bir iletişim ortamı oluşturulması, genç neslin motivasyonunu artırabilir.

Bir diğer konu ise aslında işin doğasında olan rutin işlerin genç nesil tarafından yapılmak istenmemesi. Haklı olarak günlük hayatımızda sosyal medyanın da etkisiyle her şeyin çabuk sıkıcılaşması, genç neslin iş yapışını etkiliyor. Bu konuda onlara hak veriyorum. Punteks’te de dijitalleşme yolculuğumuzun içinde bizim de buna yönelik bir projemiz mevcut. Metal Yaka Projesi dediğimiz insan ve makinenin birlikte çalıştığı yeni nesil iş gücünde; robotik süreç otomasyonu (RPA), yazılım robotları veya dijital iş gücü kullanarak tekrarlayan, kural tabanlı rutin süreçleri otomatikleştirmeye çalışıyoruz. Böylece örneğin faturalama, maliyetlendirme gibi rutinde işleyebilecek süreçleri robotlara yaptırarak, sıkıcı olarak tanımlanan işleri; yeni neslin kendilerini ifade edebilecekleri daha çok insan yaratıcılığına bağlı işler ile değiştiriyoruz.

Sizce çevresel sürdürülebilirlik ülkemizde doğru anlaşıldı mı? Bu konuda başarıya nasıl ulaşabilir, iyileştirmeleri nasıl yapabiliriz? Yeni nesil bu konuda neler söylüyor, bakış açılarını özetler misiniz?

Çevresel sürdürülebilirlik konusunda ülkemizde son yıllarda önemli bir farkındalık oluştuğunu söyleyebilirim, ancak hala daha yapılacak çok şey var. Sürdürülebilirlik sadece çevreyi korumakla kalmıyor, aynı zamanda ekonomik ve sosyal boyutlarıyla da ele alınması gereken bir konu. Özellikle geri dönüşüm ve atık yönetimi gibi konularda, ülkemizde halkın ve işletmelerin biraz daha bilinçlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Yeni nesil, çevresel sürdürülebilirlik konusunda oldukça bilinçli ve hassas. Özellikle iklim değişikliği, plastik kirliliği ve doğal kaynakların tükenmesi gibi konularda çok daha dikkatli ve eleştirel bir bakış açısına sahipler. Bu nesil, sadece büyük şirketlerin değil, küçük işletmelerin de çevresel sorumluluk taşıması gerektiğini savunuyor. Daha yeşil bir gelecek için, iş dünyasının da bu taleplere kulak vermesi gerekiyor. Gençlerin talepleri doğrultusunda, daha fazla yerel kaynakların kullanımı, geri dönüşüm oranlarının artırılması ve doğal kaynakların korunması konularında adımlar atılmalıdır. Aslında bu konuda yaptığım işten de kaynaklı içim bir miktar rahat. Punteks olarak biz sürdürülebilir çevreye katkı sağlayan bir üretim yapıyoruz. Özellikle tekstil atıklarını tekrar döngüye katıp; up-cycling yaparak beyaz eşya ve otomotiv sektörüne izolasyon malzemesi olarak sunuyoruz. Böylece Punteks olarak; çevresel sürdürülebilirliğe de katkı sağlıyoruz.

Özetle, çevresel sürdürülebilirlik sadece bir trend değil, artık bir gereklilik. Punteks’te buna yönelik karbon ayak izi hesaplama gibi birçok adımımız mevcut. Ayrıca Punteks olarak üretimimiz de up-cycling olarak nitelendirildiği için çevresel sürdürülebilirliğe global düzeyde katkı sağlıyor. Bununla birlikte başarıya ulaşmak için hem halkın hem de bizim gibi şirketlerin de bu konuda bilinçlenmesi ve sürekli olarak iyileştirmeler yapması gerekiyor.

Başarılı dijital dönüşüm ne demek ve buna hazır mıyız? En basit ifadeyle Skype veya Teams ile görüşme yapmak, dijital dönüşüme ayak uydurmak mı demek? Bunları eskiden de yapıyorduk, neler değişti ve farklılaştı?

Başarılı dijital dönüşüm, sadece teknoloji kullanmak değil, iş yapma şeklimizde köklü değişiklikler yapmaktır. Skype veya Teams gibi araçlarla görüşme yapmak, dijital dönüşümün sadece küçük bir parçasıdır. Gerçek dijital dönüşüm, yapay zekâ, bulut teknolojileri ve veri analizi gibi araçlarla iş süreçlerini daha verimli hale getirmeyi, daha hızlı kararlar almayı ve yeni iş modelleri yaratmayı içeriyor.

Eskiden de görüşmeler yapılıyordu, ancak dijital dönüşümle birlikte, şirketler artık esnek, hızlı ve verimli bir şekilde çalışabiliyor. Bu dönüşüm, sadece teknoloji kullanımı değil, aynı zamanda şirket kültüründe de büyük bir değişim gerektiriyor. Biz hala bu sürecin içindeyiz, daha önce de belirttiğim gibi dijitalleşme bir süreç ve yolculuk. Punteks İzolasyon olarak dijitalleşmeyi, üretim süreçlerimizi optimize etmek, kaliteyi artırmak ve daha hızlı, verimli çözümler sunmak için stratejik bir öncelik olarak görüyoruz. 2024 yılında yeni fabrikamızın açılmasıyla dijital dönüşüm sürecimizi başlattık ve üretim hatlarımızı akıllı teknolojilerle donatmaya başladık. 2025 yılında da bu yatırımları sürdürüyoruz. Otomasyonlu üretim hatları, ERP tabanlı iş yönetimi ve yapay zekâ destekli sistemlerle süreçlerimizi hızlandırıp doğruluğunu artırıyoruz. Dijitalleşmenin sürekli gelişen bir süreç olduğunun bilincindeyiz, bu yüzden iş yapış şeklimizi nasıl daha ileri taşıyabiliriz sorusuna odaklanarak teknolojik yenilikleri yakından takip ediyoruz. Dolayısıyla başarılı bir dijital dönüşüm için de özellikle şirket yönetiminin proaktif olarak yenilikleri takip etmesi gerekiyor.

Dijital çağın tüm olanaklarından yararlanıyor, Metaverse ve AI ile yüz yüze geliyoruz. Dijital dönüşüm çağında, dijital dönüşüm odağında çalışmalar gerçekleştirmenin kaçınılmaz olduğu bir çağda sanayici olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?

Dijital dönüşüm, sanayicilere büyük fırsatlar sunuyor. Teknolojiyi doğru kullanmak, verimlilik artışı sağlıyor, üretim süreçlerini daha hızlı ve verimli hale getiriyor. Yeni dijital araçlar sayesinde maliyetler düşerken, daha geniş pazarlara ulaşma imkânı da doğuyor. Metaverse ve AI gibi teknolojiler, sanayicilere yeni iş modelleri ve dijital satış kanalları yaratma fırsatı sunuyor. Ayrıca, hızlı karar alabilme ve yenilikçi çözümler geliştirme açısından dijitalleşme önemli bir avantaj sağlıyor, böylece rekabet avantajı elde edilebiliyor.

Ancak dijital dönüşümün de bazı zorlukları var. İlk olarak, yüksek başlangıç maliyetleri, dijitalleşmenin önündeki en büyük engellerden biri. Yeni teknolojilere yatırım yapmak ve altyapıyı oluşturmak önemli finansal kaynak gerektiriyor. Bu konuda devlet destekleri mevcut fakat yeterli değil. Ayrıca şu an bu ekosistemde de söylediklerini gerçekleştirebilen çok az şirket var. Dolayısıyla yatırımcı olarak ROI’ler; artan işgücü maliyetleri göz önüne alındığında dijitalleşme konusunda her projede mantıklı bir zemine oturmuyor. Bir diğer yandan, teknik bilgi ve beceri eksiklikleri ve siber güvenlik riskleri de ciddi sorunlar oluşturabiliyor. Dolayısıyla dijitalleşme, güvenlik açıkları ve veri sızıntılarına yol açabilir. Son olarak, dijital dönüşümdeki köklü değişikliklere karşı değişim direnci yaşanabiliyor. Punteks olarak ekibimizin genç ve dinamik olmasından kaynaklı; şimdilik böyle bir sorun ile karşılaşmadık fakat karşılaşmayacağımız anlamına gelmiyor tabi ki. Çalışanların ve yöneticilerin bu sürece uyum sağlaması zaman alabilir, bu da dönüşüm sürecini zorlaştırabilir.

Savaşlar, karşıt güç dengeleri, kıtlık-su sorunu veya dünyayı etkileyen pandemi gibi nedenler geleceği nasıl değiştirdi? Siz geleceği nasıl değerlendirirsiniz?

Savaşlar, güç dengeleri, kıtlık, su krizi ve pandemiler gibi küresel krizler, yalnızca kısa vadeli değişimlere yol açmakla kalmaz, toplumların geleceğini de derinden şekillendirir. Örneğin, pandemi döneminde uzaktan çalışma ve dijitalleşme hız kazanarak iş dünyasında kalıcı bir dönüşüm yarattı. Bugün şirketler hibrit çalışma modelini benimsedi; Punteks olarak biz de dahil olmak üzere birçok şirket yapay zekâ destekli süreçlere yöneldi.

Benzer şekilde, su kıtlığı ve çevresel krizler, tarım teknolojilerinin gelişimini hızlandırarak dikey tarım, su tasarrufu sağlayan akıllı sulama sistemleri gibi yeniliklerin önünü açtı. Bu tür krizler, insanları daha dayanıklı hale getirirken, değişime hızlı adapte olmanın ne kadar kritik olduğunu da gösteriyor. Örneğin, Avrupa’da yaşanan enerji krizi, yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırdı ve birçok ülke fosil yakıtlara bağımlılığı azaltma kararı aldı. Bu enerji krizi de Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının bu konudaki desteklerini arttırdı.

Punteks olarak bizde bu fırsatı değerlendirip bu destekle güneş enerji santrali yatırımlarımızı hızlandırdık. Yine benzer şekilde, yaşanan ekonomik dalgalanmalar, bireyleri ve şirketleri daha esnek ve yenilikçi iş modelleri geliştirmeye yönlendirdi. Geleceğe baktığımızda da krizlerin her zaman yeni fırsatlara da kapı araladığını düşünüyorum. Teknoloji, sürdürülebilir enerji ve küresel iş birlikleri, geleceğin en önemli yapı taşları olacak. Ancak asıl belirleyici olan, bu değişimleri nasıl yönettiğimiz ve adaptasyon sürecini nasıl şekillendirdiğimiz. İnsanlık tarih boyunca her krizden bir ders çıkardı ve daha güçlü bir gelecek inşa etti. Şimdi de benzer bir dönüşümün eşiğindeyiz ve bu süreçte bireyler, şirketler ve toplumlar olarak nasıl hareket ettiğimiz, yarının dünyasını belirleyecek.