Konveyör ve BEYSAD Kurucularından Sayın Hasan Basri Aksu ile birlikte, 2. Kuşak yönetici olarak büyük başarı ile şirkete dahil olmuş olan ve BEYSAD Yönetim Kurulu Üyesi Sayın D. Yasemin Aksu ile söyleşi
25 Aralık 2018

Değerli BEYSAD Okurları;

Bu sayımızda aslında BEYSAD Üyesi olarak çok yakından tanınmakta olan, BEYSAD Kurucu YK üye şirketlerinden olan; BEYSAD’ın doğduğu 25 yıllık süreçte BEYSAD’a büyük emekleri olan ve Türkiye ekonomisi ve sektörümüz için de büyük önem taşıyan bir şirket olan Konveyör şirketini ve yetkililerini konuk ettik… Çünkü Polonya’ya yeni bir yatırım yaptılar ve tecrübeleri paha biçilemez. Bu bağlamda her bir kelimesi her birimiz için alınacak ders niteliğinde olacağını düşündüğümden heyecanla sizlere ulaştırmak istedim bu yazıyı…

Öyle ki röportajda Sektörün Duayeni, Konveyör ve BEYSAD Kurucularından Sayın Hasan Basri Aksu ile birlikte, 2. Kuşak yönetici olarak büyük başarı ile şirkete dahil olmuş olan ve BEYSAD Yönetim Kurulu Üyesi Sayın D. Yasemin Aksu, sorularımızı birlikte yanıtlıyorlar… Kendilerine teşekkürlerimizi sunuyoruz ve bu yeni yatırım yolculuğunda yolları açık olsun diyoruz ve Hasan Bey’in tabiriyle elbette biz de dileriz ki “Allah mahcup etmesin…”

Sizi tanıyabilir miyiz?
DYA (Deniz Yasemin Aksu):
Klasik bir giriş yaparsak, 1990 yılının bir kış gününde İstanbul’da dünyaya gelmişim; aslında hayatımda Konveyör’ün iziyle büyüdüm denilebilir. Robert Kolej’de okurken, yaz aylarında farklı birimlerimizde çalışma fırsatı edinmiştim. İngiltere’de üniversitedeyken biraz firmamızdan uzak kalsam da, master projemi Türkiye’deki ERP uygulamalarına örnek olarak Konveyör üzerine tamamladım.

Mezuniyet sonrasındaki ilk iş deneyimimin kesinlikle farklı bir şirkette, hatta sektörde olmasını istiyordum – apayrı bir çevrenin sunacağı katkıların yanı sıra, işveren-çalışan madalyonun diğer yüzünü de sansürsüz yaşamak istedim. Böylelikle hazır giyim sektöründe 2 yıllık bir maceram oldu ve bu macerada Konveyör’de edinemeyeceğim – iyisiyle ve zorlusuyla – çok değerli deneyimler edindim. 3 yıldır da, Konveyör’ün çeşitli fabrikalarında ve farklı pozisyonlarda görevler sürdürüyorum; şu anda Satış ekibimizde çalışmaktayım. Ayrıca BEYSAD’ın14. Yönetim Kurulu’nun üyesi olarak Genç Beysadlılar komitesinin liderliğini yapmaktayım.

Konveyör firmasına, yaptığı çalışmalara ve Polonya oluşumuna ilişkin bilgi verir misiniz?
HBA (Hasan Basri Aksu):
Konveyör, 1979 yılında konveyör/taşıyıcı sistemleri imal etmek amacıyla kurulmuştur. Bugünkü ismimizin yanı sıra, bir havai konveyör zinciri linkinin stilize edilmiş hali olan logomuz da ilk kuruluş günlerinden kalmadır. Zaman içinde konveyör işlerini azaltıp, 1992’de sonlandırarak, tamamen bir beyaz eşya yan sanayi şirketi hüviyetine bürünmüş olmamıza rağmen, gerek geçmişimize saygı, gerekse bize özgü anlamı dolayısıyla “Konveyör” ismi değiştirilmemiştir.

Günümüzde Konveyör biri serbest bölgede olmak üzere Tuzla’da üç, Eskişehir ve Manisa Organize Sanayi Bölgeleri’nde birer olmak üzere, toplamda beş işletme, 65.000 m² kapalı alan, ve 2300 çalışanla faaliyetlerini sürdürmektedir. Kompresör hariç bütün soğutucu sistem komponentleri ve bakır borulardan klima ara bağlantı boruları başta olmak üzere, kurutma makinesi komponentleri, fırın gaz nakil boru ve manifoldları, kombi-şofben ve ısı pompası bakır boruları uğraş alanlarımız dahilindedir. Her yıl giderek artan ihracat payımızı, bu yıl %45’ler bandında tamamlayacağımızı öngörüyoruz. Bu payın %80’i Avrupa ülkelerine, %10’u Amerika kıtalarına ve geri kalan da Asya ülkelerine gerçekleşmektedir. İstenirse web sitemizden (www.konveyor.com) daha ayrıntılı bilgilere ulaşılabilir.

Faaliyetimizde belli bir ölçek ve olgunluğa geldiğimizi düşünerek, birkaç yıldır gözümüzü bir yurtdışı yatırım imkanına çevirmiş, Bulgaristan ve Romanya’da da incelemelerde bulunmuştuk. Geçtiğimiz sene, Avrupa’da 5 ayrı ülkede fabrikaları olan bir yan sanayi grubunun işletmelerini satılığa çıkardığını öğrendik ve ilgimizi Polonya işletmeleri üzerinde yoğunlaştırdık. Yaklaşık 10 ay süren gidip gelmeler ve yapılan incelemeler (finansal, hukuki, çevresel) sonucu, bahsi geçen 10,000m²’lik fabrikayı mevcuttaki müşterileri, makineleri ve 230 çalışanıyla birlikte bünyemize katmış olduk.

Polonya yatırım kararını alma sebepleriniz?
HBA:
En az üç senedir, ülkemizin Avrupa’da bozulmaya başlayan imajı dolayısıyla, 3 ayrı global müşterimizin de -adeta ağız birliği etmişçesine- bir Avrupa ülkesine yatırım yapmamız konusunda her vesile ile telkinde bulunmaları etkili olmuştur. Bunlardan bir tanesi, önceleri Türkiye’de yapmayı planladığı yatırımı Polonya’ya kaydırmış ve faaliyete geçmesiyle ülkemizden yan sanayi kapsamındaki alımlarını azaltmaya başlamıştır.Aynı temayülün diğer global müşterilerde de başlayabileceğinden, kendimizi hazırlamak istiyorduk.Bu noktada devraldığımız fabrikanın, bazı alanlarda bizimle rekabet içinde bulunması çifte fırsat sunmuş oldu. Ayrıca Avrupa’da, Türkiye’den sonraki en büyük beyaz eşya üreticisi olan Polonya’nın stratejik önemi ve bize yeni iş ve müşteri imkanları sunabilmesi bakımından cazip bir ortam oluşturuyordu.

Sürece ilişkin zorluklar/kolaylıklar hakkında bilgi alabilir miyiz?
HBA:
Biz bütün masrafları göze alarak, sürecin en başından itibaren uluslararası danışman ve denetim kurumlarıyla çalışmayı yeğledik. En başta, danışman kurumumuz Polonya’daki şirketle ilgili finansal bilgileri temin etti, birlikte inceledik ve bir ön-fiyat tespit ettik. Karşı tarafa iletilen fiyat uygun görülünce, Polonya’ya gidip şirkette incelemelerde bulunduk. Çalışan bulma sorunu dışında her şey uygun gözüküyordu. Bu yüzden, vermiş olduğumuz ön-fiyatı revize edip bir miktar düşürdük. Revize fiyatın da uygun bulunması üzerine finansal ve hukuki kurumlarımızın denetim çalışmaları (due diligence) başladı… Doğrusu, bu tür denetimlerin 3-4 ay sürebileceğini ve bu kadar ayrıntılı ve net sonuçlara ulaşılabileceğini beklemezdik… Mesela 130 Euro’luk bir masrafın bile olası bir vergi denetiminde cezaya sebebiyet verebileceği tespit edildi. Ulaşılan somut bulgular sonucu fiyatın bir miktar daha aşağı doğru düzeltilmesi ve iki tarafın danışmanlarının uzunca bir süre daha çalışmalarından sonra, sözleşmeler son hale getirildi. Bu aşamadan sonra iş, karşı tarafın Varşova’daki ofisinde önceden hazırlanmış olan 2 sayfalık bir noter belgesinin karşılıklı imzalanmasına kalmıştı… Evet, imzaların atılmasıyla birlikte, 1 Ağustos 2018 itibariyle Polonya’daki şirket bizim olmuştu, ama yeni sahipleri ve “KONVEYOR POLSKA” yeni ismiyle, şirketimizin Polonya kanunlarına göre tescil edilebilmesi için Ekim ayının sonlarına kadar beklemek gerekecekti…

Polonya yatırım avantajları ve dezavantajlarına ilişkin bilgi alabilir miyiz?
HBA:
Polonya’ya yapılan yabancı yatırımlar için gerekebilecek yeni makine sistemleri ve ekipmanın, AB ülkelerinden temininde devlet teşvikinin olduğunu biliyoruz; ancak, bu bizim için belirleyici bir etken olmadı. Asgari ücret veya genel olarak personel maliyeti Türkiye’de olduğundan %10 kadar daha yüksek seviyede. Polonya geneli için geçerli olan esas problem, yeteri kadar iş gücü bulunamaması… Gençler, Batı Avrupa ülkelerine gidip çalışmayı yeğliyorlar. Çalışan açığı komşu ülkelerden (Ukrayna ve Belarus) gelen geçici işçilerle çözülmeye çalışılıyor; bizim fabrikamızda da yaklaşık %25 oranında bulunuyorlar… Eğer böyle bir problem olmasaydı, 1-2 sene içinde iş hacmimizi ikiye katlamak kolaylıkla mümkün olabilirdi, yani iş potansiyeli oldukça iyi… Elbette bu yatırımın bizim için bir diğer ve belki en önemli getirisi “uluslararası şirket” unvanını kazanmış olmamızdır, artık “Allah mahcup etmesin” diyelim.

Sizi rakiplerinizden ayıran özellikleriniz nelerdir?
HBA:
Bu kapsamdaki en kayda değer özelliğimizin birbirinden çok farklı alanlarda çalışabiliyor olmamızdır diye düşünüyoruz. Elbette, ayrı ayrı konularda rekabet içinde olduğumuz bazı meslektaşlarımız var, iyi ki de varlar. Çünkü rekabetin olması iyidir… Rekabet şirketleri diri tutar… İster-istemez onların gelişmelerini ve rekabet güçlerinin artmasını sağlar.

DYA: Geniş ürün yelpazemiz, müşterilerimiz adına bir “one-stop-shop” olarak faaliyet gösterebilmemize izin veriyor. Bu nedenle her ürün gamında bizleri diri tutan, birbirinden güçlü rakiplerimiz olmasına karşın, tüm yelpazemiz için rakibimiz olabilen firma pek bulunmuyor.

Yeni yatırım ve Ar-Ge’ye yönelik çalışmalarınıza ilişkin bilgi alabilir miyiz?
HBA:
Planlanmış yatırım olarak, Manisa OSB’sinden bir süre önce almış olduğumuz arsayı ve yakında inşaatına başlanacak yeni fabrikamızı gösterebiliriz. Burası,mevcut binamızın2.5 misli büyüklüğünde olacak. Eskişehir OSB’sinden de büyükçe bir arsa aldık ama orayı daha uzun vadeli düşünüyoruz. Bunlar dışında makine ve otomasyona yönelik yatırımlarımız senelerdir kesintisiz olarak devam ede gelir, çoğu makinemizi de kendimiz imal ederiz… Makine yatırımlarımız; yeni alınan işlerle, mevcut işlerde gereken kapasite artırılması ihtiyacıyla, ya da mevcut makinelerin modernizasyonuyla ilgili olabilir. Bize göre, mevcuttaki bir işin verimliliğini ya da kalitesini artıran her uygulama birer Ar-Ge çalışması niteliğindedir. Bu manada, senelerdir Ar-Ge çalışmaları içinde olageldiğimizi; biri makine ve otomasyon sistemleri tasarım ve imalatı, diğeri yalın üretim ve hat dengeleme çalışmalarıyla uğraşan 2 ayrı “Ar-Ge” ekibimizin (toplamda 5 mühendisle birlikte 30 çalışan) bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu arada 3. bir “Ar-Ge” ekibi olarak 12 çalışanımızın olduğu IT departmanımızdan da söz etmeliyiz. Onlar da, sürekli olarak ERP sistemimizle ilgili alt programlar veya işletmelerin talepleri doğrultusunda çeşitli iş süreçlerinin geliştirilmesine yönelik yazılım ve uygulamalar üzerine çalışmalarını sürdürüyorlar.

Sanayi 4.0’ın Türkiye gelişimini nasıl görüyorsunuz? Bu yönde önçalışmalarınız, tedbirleriniz var mı?
DYA:
Sanayi 4.0’ıherkesin konuştuğu, ama tam olarak ne hakkında konuşulduğunun anlaşılmadığı bir alan olarak görüyorum. Ahkam kesmek istemem, fakat dillere pelesenk olmuş “robotlar gelecek, işimizi alacak” sözlerinden daha öte bir oluşumdan bahsedildiğine inanıyorum.

Özünde, üretimin girdisi ve çıktısı olan bilginin, dijital olarak görünür kılınıp, işlenmesi ve daha farklı formatlarda kullanılarak iş süreçlerindeki, planlarındaki ve modellerindeki değişimi kapsayan bir kavramdan bahsediliyor. Kaçınılması veya korkulması gereken bir konu değil; her firmanın içselleştirip, kendi avantajlarını daha da öne çıkartacak şekilde kendine uyarlaması gereken bir evrim fırsatıdır aslında. Biz de Konveyör olarak, üst yönetimin tam desteği ve sahiplenmesiyle, sağlam adımlarla bu dönüşümü yaşıyoruz.

HBA: Elbette, son senelerin gündem konularından olan IoT ve Endüstri 4.0 kavramlarını gözardı edemezdik: 2 sene önce MİT (mühendislik-inovasyon-teknoloji) adını verdiğimiz bir departman oluşturduk ve Ar-Ge ekiplerimizi bu çatıda birleştirdik. Departman yöneticimize de, Ar-Ge ekiplerimizin işletmelerle koordinasyonunun sağlanmasının yanı sıra, End. 4.0 hedefi doğrultusunda yapılabileceklerin araştırılması görevini de verdik. Arkadaşımız bir süre sonra, ilk adımın dijitalleşme olduğunu, yani makinelerimizin veri gönderebilir hale dönüştürülmesi gerektiğini, bunun için de dışarıdan yardım almamızın söz konusu olabileceğini tespit etti. Sürece IT ekibimizi de dahil ederek, dönüşümü yapabilecek tedarikçi firmalarla yapılan toplantılar ve ilk 10 makinenin dönüşümü için alınan fiyat teklifleri sonrası, bu işi kendi imkanlarımızla ve tekliflerin neredeyse dörtte bir maliyetine yapabileceğimiz ortaya çıktı. Deneme maksatlı ilk 2 makinenin 3 ay kadar önce başarıyla dijitalleştirilmesi sonrası, plandaki diğer makinelerin süreci de önümüzdeki günlerde tamamlanmış olacak. Bu makinelerden veri akışı başlayınca – ki sadece veri toplanmasıyla sağlanabileceği söylenen %3-4 verimlilik artışının görülebileceğine inanıyoruz – sıra, bir plan kapsamında diğer makinelere gelecek. Elbette, fabrikalarımızı “soğuk ve karanlık” hale dönüştürmek gibi bir hayalimiz yok, ama dijitalleşme doğrultusunda olabildiğince ilerlemek istiyoruz.   

BEYSAD’a ilişkin görüşleriniz, BEYSAD’dan beklentileriniz nelerdir?
DYA:
Bu sene 25. Yılını kutlayan BEYSAD, belli bir saygınlığa ve güvenilirliğe ulaşmış bir kuruluştur. Dünyada beyaz eşya alanında benzeri bir sektörel dernek bulunmadığı gibi, dernekler nezdinde de kendisinin uyguladığı stratejik yönetimi uygulayan az sayıda örneği bulunuyor. Tüm üyelerinin katılımıyla belirlenen stratejik yol haritasını temel alarak çalışmalarını sürdüren BEYSAD; bu dönemde üç ana hedefe hizmet eden beş komiteyle çalışmalarını sürdürmektedir.

Tabii ki bu sene yeniden canlandırılan ve parçası olmaktan gurur duyduğum Genç BEYSADlılar’a değinmeden geçemeyeceğim. Genç BEYSADlılar’ı üyelerimizin kurucu ailelerinin, şirketlerinde görev yapmakta olan en genç nesilleri olarak tanımlayabiliriz. Gençlerimizin network oluşturmalarının öneminin yanı sıra, sektöre adaptasyonlarını ve yeni gelişmelere olan hakimiyetlerini arttırmak da bir o kadar değerli… Bu nedenle sık sık bir araya gelerek hem kendi aramızda kurduğumuz dayanışmayla sosyal yardımlarda bulunuyor, hem de çeşitli atölyelerle (mesela ilki Bosch’taydı) yetkinliklerimizi arttırıcı faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Şu anda 30 kişi civarındayız ve giderek daha da büyüyeceğimize inanıyorum.

Üye Girişi